Dahil Olan Hizmetler:
Türk Hava Yolları ile İstanbul-Basel / Stuttgart-İstanbul uçak biletleri
Havalimanı vergileri ve bilet servis ücretleri
4* merkezi otellerde toplam 4 gece kahvaltı dâhil konaklama
Otel ve şehir vergileri (turist vergileri)
Özel seyahat sağlık sigortası
Özel iptal & güvence poliçesi (Son Güne Kadar Tur İptal Hakkı)
Yurt dışı çıkış harçları
Bertha-Benz Hatıra Yolunda 1 adet Michelin öğle yemeği (Tarihi Michelin Guide)
Colmar’da alınacak 1 adet öğle yemeği (Alsas Mutfağı ve Şarap)
Basel’de alınacak 1 adet akşam yemeği (İsviçre Gurmesi)
Araba Sevdası I (Klasik Araçlar ile Bertha Benz Anıtsal Yolu Sürüş Deneyimi)
Araba Sevdası II (Lastik İzlerinden Gastronomi Otoritesine Michelin Guide)
Araba Sevdası III (Dünyanın İlk Benzin İstasyonunda Mola: Wiesloch)
Araba Sevdası IV (Benz’in Defne Yaprağı / Mercedes-Benz Sanat Koleksiyonu)
Araba Sevdası V (Carl ve Bertha’nın İzinde Ladenburg)
Araba Sevdası VI (Dr. Carl Benz Otomobil Müzesi)
Araba Sevdası VII (Atsız Arabanın İlk Hareketi: Carl Benz Evi)
Araba Sevdası VIII (Anıtsal Rotanın İlahi Durağı Maulbronn Manastırı)
Araba Sevdası IX (Heidelberg’de Romantizm)
Araba Sevdası X (Mulhouse Ulusal Otomobil Müzesi)
Araba Sevdası XI (Modern Otomobillerin Şafağında Porsche Müzesi)
Tarihi Kavşakta I (Stuttgart ve Schiller’in Günlüğü)
Tarihi Kavşakta II (Basel ve Alplerin Eteğinde Kültür Mozaiği)
Tarihi Kavşakta III (Şarap Kokulu Colmar)
Tarihi Kavşakta IV (Alsas’ın Gözdesi Mulhouse)
Tarihi Kavşakta V (UNESO Mirası Gotik Heybet: Strazburg)
Programda belirtilen tüm müze ve ören yeri giriş ücretleri
Tüm şehirler arası transferler
Havalimanı-otel-havalimanı transferleri
Matilda Travel profesyonel Türkçe rehberlik hizmeti
Yerel rehberlik hizmeti
Rehber, sürücü ve araç masrafları (Otoyol, park, ulaşım, konaklama, yemek vs.)
Rehber ve sürücü bahşişleri (Gezimizde bahşiş toplanmıyor)
Dahil Olmayan Hizmetler:
Schengen vize ücreti (150 Euro)
Fazla bagaj ücreti, otel ekstraları ve kişisel harcamalar
Programda belirtilmeyen tüm gezi, yeme-içme, müze girişi ve ulaşım hizmetleri
Gezi İçeriği ve Ayrıcalıkları:
İnsan, kendinin farkında olan tek canlıdır. Bu bilincin oluşmasının şüphesiz en önemli nedeni keşif merakı olmalıydı. Ve kâşif atalarımızın ilk kılavuzları olan köpeklerden sonra atlar da ilk ehlileştirilen hayvanlardan olmuştu. Artık en hayati ve en vazgeçilmez olanımız atlardı. Kıtlıktan, soğuktan, işgalden onlarla kaçtık ve onlarla savaştık. Karanlık haritaların büyük bölümü onlar sayesinde aydınlandı. Çağlar açıldı ve çağlar kapandı. Alman İmparatoru II. Wilhelm hala “Otomobil geçici bir heves, ben ata inanırım..." dese de daha sonra Alman şeref madalyalarıyla taltif edilecek olan Henry Ford, "İnsanlara ne istediklerini sorsaydım, muhtemelen daha hızlı atlar diye cevap verirlerdi..." diyecekti. Öyle de oldu.. Mükemmeliyetçi Karl Benz’in dehası, Vatikan’ın bile engel olamadığı “cadı” Bertha Benz’in cesaretiyle birleşerek ileride yüzlerce atı bir makineye sığdıracak olan ilk otomobilin unutulmaz hikayesini yarattı ve dünyanın bütün yolları böylece birbirine bağlandı.
Şimdi bu unutulmaz hikayenin izini sürmeye gidiyoruz. Evet yanlış duymadınız; TÜRKİYE'DEN İLK KEZ ve SADECE MATİLDA'da 1950 ve 60'lı yılların orijinal klasik otomobillerinin koltuklarına oturuyor ve efsane otomobillerimizi dünyanın bütün yollarını birbirine bağlayan tarihi rotaya sürüyor, Bertha'nın gerçek hikayesini yaşayıp Bertha Benz Hatıra Yolu'nu katediyoruz. Türkiye dış turizmine ilk kez kazandırmaktan onur duyduğumuz destansı gezilerimiz arasında yer alan bu özel deneyimi MICHELIN GUIDE efsanesi ile taçlandırıyor, yine TÜRKİYE'DEN İLK DEFA ve SADECE MATİLDA ile klasik otomobillerimizi Bertha Benz Hatıra Yolu'nda yer alan tarihi MICHELIN GUIDE restoranlarından birinin önüne park ediyor ve MICHELIN tarihi geçmişinin de gerçek bir parçası olup gerçek bir MICHELIN deneyimi yaşamanın ayrıcalığını yaşıyoruz. Evet bu efsane yolculuk için klasik otomobillerimizin sürücü koltukları araba sevdalıları kadar keşif tutkunu kültür ve tarih meraklılarını bekliyor..
Klasik Otomobiller ile Bertha Benz Anıtsal Rotası:
5 Ağustos Pazar günü sabah 5’te, Bertha ve iki oğlu, kocasının otomobiliyle Mannheim’dan yola çıktı. Planı, 66 mil (yaklaşık 106 kilometre) güneydeki Pforzheim’de yaşayan annesini ziyaret etmekti. Bu, tarihteki ilk “otomobil yolculuğu” olacaktı. Karl’ın, bu plandan haberi olmadığı, sabah kalktığında geride bırakılan bir notla öğrendiği söylenir. Dehşete kapılmıştı. Oğulları Richard ve Eugen otomobil kullanabiliyordu ama ne babaları ne de ustabaşıları yanlarında olmadan bunu yapmalarına izin verilmemişti. Bu yolculuk hem yasa dışı hem de dine aykırıydı. Vatikan, otomobili şeytanın ya da cadıların arabası ilan etmiş, insanların ona bakmaktan bile kaçınmasını salık vermişti. İnsanlar gerçekten de ondan korkuyor, ebeveynler çocuklarını kaçırıyordu. Ayrıca, yerel yönetim bu tür araçların kamuya açık yollarda kullanılmasını yasaklamıştı. Karl’ın evinin ve atölyesinin önünde polisler bekliyordu, bu yüzden Bertha arka sokaklardan gizlice çıkmak zorunda kalmıştı. En kötüsü, bu yolculuğun görünüşte imkânsız olmasıydı. Daha önce hiçbir otomobil bu kadar uzun bir mesafe kat etmemişti ve bu aracın bile sürekli bakıma ihtiyacı vardı. Ama Bertha tüm bu engelleri aşmayı başardı.
O dönemde benzin istasyonları yoktu ve bu, yaklaşık 5 litrelik yakıt deposu olan bir araç için büyük bir sorundu. Bertha, Mannheim’ın 20 mil güneyindeki Wiesloch’ta, Stadt Apotheke’den (Şehir Eczanesi) temizlik amaçlı kullanılan bir tür benzin olan tüm ligroin stoklarını satın alarak dünyanın ilk benzin istasyonunu kurdu. Bununla da kalmayıp tarihteki ilk fren balatalarını da o icat etti. Karl’ın hızla aşınan ahşap fren bloklarına deri eklemesi için bir kunduracıyı ikna etti. Yakıt hattındaki tıkanıklığı açmak için bir şapka iğnesi kullandı ve aşınmış bir buji kablosunu yalıtmak için jartiyerini devreye soktu. Yolculuk devam ederken Karl, paniğe kapılarak Pforzheim’a bir telgraf çekti. Bertha, dönüş yolunda daha az engebeli bir güzergâh seçti. Yolculuk sırasında, dik yokuşlarda arabayı itmek zorunda kalmışlardı. Ama sonunda evine döndü. Ve büyük bir soğukkanlılıkla Karl’a otomobile üçüncü bir vites eklemesi gerektiğini söyledi ve Karl da bunu yaptı.. Münchener Tageblatt gazetesi yaşanan bu sansasyonel olayı şöyle tarif ediyordu: “Herhangi bir buhar ya da görünür bir itici güç, insan ya da başka bir şey olmaksızın, araç hiçbir zorluk yaşamadan yoluna devam etti, tüm virajları aldı, karşıdan gelen trafiği ve yayaları ustalıkla atlattı. Nefes nefese kalan büyük bir kalabalık onu takip etti ve herkesin yaşadığı şaşkınlık kolayca tahmin edilebilir…”
21. yüzyıla gelindiğinde Pforzheim’e gidiş dönüş yolculuğunu işaretleyen, resmî olarak onaylanmış 194 kilometrelik Bertha Benz Memorial Route (Bertha Benz Anıtsal Rotası) açıldı. Wiesloch’taki eczane, güzergâhın bir parçası olarak “dünyanın ilk benzin istasyonu” ünvanını taşıyor.
Hikâyeye Mercedes dahil oluyor…
Karl Benz 1883’de Almanya’nın Mannheim kentinde Benz & Cie şirketini, Gottlieb Daimler ise Cannstatt’ta 1890 yılında Daimler-Motoren-Gesellschaft (DMG) şirketini kurarak, birbirlerinden bağımsız bir şekilde motorlu karayolu taşımacılığının temellerini atmış oldular. Benz’in sansasyonel yolculuğundan sonra, yenilikçi iki mühendis olan Daimler ve Maybach otomobil tasarımında çok daha ileri giderek başyapıtlarını ürettiler. Daimler 1900 yılında hayatını kaybetti, ancak oğlu, Maybach ile birlikte çalışarak 1901’de Mercedes 35hp modelini tamamladı. Mercedes markasına ait ilk otomobil, Emil Jellinek adında, otomobil yarışlarına tutkun bir iş adamının siparişi ile üretildi. İspanyolca bir isim olan ve “Zarafet” anlamına gelen Mercédés, Emil Jellinek’in kızının adıydı.
DMG’nin artık başarılı bir marka adı vardı; ancak hala kendisi ile özdeşleşen bir logosu yoktu. Şirketin kurucusu Gottlieb Daimler, Deutz’daki motor fabrikasındaki görevinin ilk yıllarında, bir Köln ve Deutz kartpostalında kendi evinin tepesine bir yıldız amblemi koymuş, eşine yazdığı mektuplarda bu yıldızın günün birinde başarıyı ve gücü temsil edeceğini ve fabrikasının üzerinde parlayacağını söylemişti.
Yıllar sonra 1909’da üç köşeli yıldız amblemi, ticari marka logosu olarak tescil edildi. Üç köşeli yıldız, Daimler’in “karada, suda, havada” motorlu araçlar hedefini simgeliyordu.
Yıllar geçti ve birinci dünya savaşı patlak verdi. Bu büyük savaşın getirdiği en büyük yıkımlardan biri de ekonomik krizler oldu. Avrupa’daki dev şirketler de bundan nasibini almıştı. Ancak bu yıkım, tıpkı kaos ve düzenin aynı anda hâkim olduğu doğada olduğu gibi başka bir yaratımın ortaya çıkmasına vesile oldu ve DMG ile Benz & Cie. şirketleri birleşme kararı aldı. Böylece Mars kadar güçlü ve genç bir kız kadar zarif Mercedes’in üç köşeli yıldızı, Benz’in asil defne yaprakları ile sarmalanarak Mercedes-Benz markasına hayat verdi. Ve üç köşeli bu yıldız denizde, havada ve karada yüz yıl sonra bile dünyanın en şöhretli yıldızı olarak aynı ihtişamıyla parlamaya devam ediyor.
Ve bizler de hala ışıldayan bu tarihi geçmişin aydınlığında ve yine bir hafta sonu sabahında Benz ailesine ait klasik otomobillerimizin direksiyonuna bizzat geçiyor ve adını bu cesur kadın Bertha Benz’den alan ve Till Endemann’ın yönetmenliğini yaptığı 2011 tarihli “Carl & Bertha” filmine de konu olan hatıra yolunda sürüşe başlıyoruz!
Michelin Guide'ın Tarihi Öyküsü ve Gerçek Bir Michelin Deneyim:
Tarihsel yolculuğumuz bu kez araba sevdalılarına ve keşif tutkunlarına özel bir gurme deneyimi ile, anıtsal Bertha-benz Yolu üzerindeki Michelin yıldızlı bir restoranda alacağımız öğle yemeği ile taçlanıyor.
Bugün dünyanın her yerinde en kaliteli hizmeti sunan, lezzetli bir yemek menüsünün mutlak garantisini veren ve gastronomi otoritelerince tüm esas elementleri bakımından kabul gören restoranların referansı için ilk başvurulan kaynağın “Michelin Guide” olduğu tartışmasızdır. Tıpkı bir zamanlar atlarıyla duygusal bağlar kuran atalarımız gibi arabasına gönülden bir sevdayla bağlanan, yolda olmanın felsefesini idrak eden ve gerçek bir direksiyon tutkunu olan tüm yolcular, aynı zamanda en iyi yemeklerin yolda yeneceğini ve bunun için en doğru rehberin aslında ünlü bir lastik üreticisi olan ve yolları çok iyi tanıyan Michelin Kardeşlerin tüm yolda olanlar için hazırladığı o meşhur kırmızı kitapçık olduğunu iyi bilir.
1889 yılında Clermont-Ferrand'da (küçük bir Fransız kasabası), Andre ve Edouard Michelin kardeşler, ülkede 3.000'den az otomobilin olduğu bir zamanda Fransa'nın otomobil endüstrisi için büyük bir vizyonla beslenerek dünyaca ünlü lastik şirketlerini kurmuş, daha sonra sürücülerin seyahatlerini geliştirmelerine yardımcı olmak ve böylece araba ve lastik satışlarını artırmak için gezginler için haritalar, lastiğin nasıl değiştirileceği, yakıtın nereden doldurulacağı ve günün maceralarından uzaklaşmak isteyen gezginler için gerekenler gibi kullanışlı bilgilerle dolu küçük bir kırmızı rehber üretmişlerdi. 1920'lerde ilk kez, rehberde belirli kategorilere göre restoranların listeleri yer alıyordu. Rehberin restoran bölümünün artan etkisini gören Michelin kardeşler, restoranları anonim olarak ziyaret edip incelemeleri için gizemli restoran müfettişleri bile işe aldılar. Rehber, 1926'da kaliteli yemek işletmelerine yıldız vermeye başladı ve başlangıçta onları yalnızca tek bir yıldızla derecelendirdi. 1936'da yıldızlı sıralamalar için kriterler yayınlandı. 20. yüzyılın geri kalanında, ciddi ve benzersiz yaklaşımı sayesinde Michelin Rehberleri en çok satanlar arasına girdi ve dünya çapında 30 milyondan fazla Michelin Rehberi satıldı. Bugün, kurucu Michelin kardeşlerin dikkat çekici öngörüsü, şirkete 1900'de olduğu kadar 21. yüzyılda da geçerli olan bir ilke kazandırdı: sürüşü, turizmi ve unutulmaz deneyimler arayışını herkes için erişilebilir kılmak (Le Guide MICHELIN, 08 Ekim 2022)..
Dünyanın İlk Benzin İstasyonunda Mola: Wiesloch
Bertha, Mannheim’ın 20 mil güneyindeki Wiesloch’ta, Stadt Apotheke’den (Şehir Eczanesi) temizlik amaçlı kullanılan bir tür benzin olan tüm ligroin stoklarını satın alarak dünyanın ilk benzin istasyonunu kurmuştu. Şimdi bizlerin de elbette İlk durağı Wiesloch kasabası oluyor. Burada, o unutulmaz tarihi yolculuk sırasında benzini biten Bertha Benz’in temizlik amaçlı kullanılan bir tür benzin olan tüm ligroin stoklarını satın alarak yakıt ikmali yaptığı ve böylece tarihin ilk benzin istasyonu haline getirdiği Wiesloch Şehir Eczanesi’nin önünden klasik arabalarımızıla geçiyor ve tarihi yapıyı görüyoruz.
Romantik Heidelberg & Mistik Maulbronn & Romanesk Ladenburg:
Anıtsal yolun parçası Pforzheim üzerinden geçerek tarihi Maulbronn Manastırı’na varıyoruz. Eski bir Roma manastırı olan yapı sekiz buçuk asırlık tarihi ve Avrupa’da türünün en iyi korunmuş Gotik-Romanesk mimarisiyle UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alıyor. Alplerin kuzeyindeki bu mistik Orta Çağ yapısının gizemli kapılarını araladıktan sonra Benz Hatıra Yolu’nda ilerlemeye devam ediyoruz. Arabalarımızı bu kez Heidelberg’e sürüyor ve burada yürüyüş turuna başlıyoruz. Carl-Theodor Köprüsü ve Heidelberg Sarayı, Avrupa'nın sadece yayalar için ayrılmış olan en uzun ilk üç caddesinden biri olma ünvanına sahip olan Hauptstrasse caddesi burada göreceğimiz yer arasında olacak.
Ladenburg'da ise yine elbette anıtsal rotanın sıra dışı deneyimleri bizleri bekliyor. Önce hareket eden tekerleklerin zamanımızın hızlı temposunu nasıl şekillendirdiğini dönemin tarihi örnekleri ve hikayeleriyle keşfedeceğimiz Dr. Carl Benz Otomobil Müzesi’ni ziyaret ediyor ardından Carl Benz’in yaşadığı evi görüp “atsız arabasını” ilk kez sürdüğü tarihi yapının önünde adımlıyoruz. Daha sonra Carl ve Bertha’nın mezarlarını ziyaret ederek aziz hatıralarını anıyoruz. Yol tüm hatıralarıyla birlikte önümüzde belirmeye devam ediyor. Bertha Benz’in hızla aşınan ahşap fren bloklarına deri eklemesi için bir kunduracıyı ikna ettiği ve böylece tarihteki ilk fren balatalarını da icat ettiği yol güzergahında ilerlemeye devam ediyoruz.
Tarihi Kavşak: Stuttgart
Weimar Cumhuriyeti'nin en önemli gazeteci-yazarlarından olan Kurt Tuchoslky'nin "Almanlar diğer insanlar gibi araba kullanmazlar, onlar haklı olmak için sürerler” sözü, Alman Ulusunun kimliğine ışık tutmuş ve Mercedes-Benz marka otomobillerin icadıyla bu haklı gurur ispat olunmuştu. Araba sevdalısı olan tüm yolcular gibi bizim de yolumuz, sonunda Mercedes-Benz Müzesi ile kesişiyor ve insanlık tarihi açısından bu haklı gurura biz de ortak oluyoruz. Mercedes-Benz markasının ve ilişkili markalarının tarihini sergileyen bu otomobil müzesinde, bir helezonu takip ederek Mercedes tarihinin kronolojik ilerlemesi boyunca bir yolculuğa çıkıyor ve 150 sanat eserinin sergilendiği Mercedes-Benz Sanat Koleksiyonu’nun, 'Moving in Stereo' sergisinin, 'Yardımcılar Galerisi'ndeki özel kullanımlı araçların benzersiz serisinin ve markanın motor sporları mirasının yanı sıra bir zamanlar Mercedes servis ekipleri için mobil bir atölye olarak hizmet veren 1952 170V panelvanından 2005 Econic NGT 2628 çöp kamyonuna ve Mercedes'in onlarca yıllık kapsamlı koleksiyonundan otobüsleri, limuzinleri ve uzun mesafeli kruvazörleri sergileyen Voyagers Galerisi'ne kadar belirli temalara göre gruplandırılmış bu olağanüstü makineleri yakından tanıyoruz.
Tasarımlarıyla günümüz otomotiv sanayine yön vermeye devam eden, "Kimsenin ihtiyacı olmadığı, ama herkesin sahip olmak istediği otomobiller imal ediyoruz..." diyen mühendis Ferdinand Porsche’nin ve markasının ilginç öyküsü eşliğinde Porsche Müzesi de ziyaret edeceğimiz yerler arasında.
Stuttgart şehir turumuzda ise elbette yaşamının bir bölümünü Stuttgart’ta geçiren ünlü filozof Schiller’e adanan meydan ve anıtları gezmeyi unutmuyoruz.
Alsas Trio: Mulhouse & Colmar & Strasbourg:
Araba sevdamızı bu kez Fransa'ya taşıyoruz. Schlumpf Kardeşlerin neredeyse tüm servetlerini harcayarak oluşturdukları özel otomobil koleksiyonunu görmek üzere Mulhouse’daki Ulusal Otomobil Müzesi’ni (Muse de L’Automobile) ziyaret ediyor, 1930’ların en lüks otomobili olan ve hükümdarlar için tasarlanan Bugatti Royal’den 1903’te Gaillon tepe tırmanışına katılan Serpollet’e; buharlı otomobillerden Formula 1 arabasına, 400’den fazla tarihi, prestij ve yarış arabalarıyla dünyanın en geniş araba koleksiyonunu barındıran bu müzede endüstri evrimini yakından keşfediyoruz.
Alsas yolunda seyahatimize devam ediyor bu kez rotamızı Colmar'a çeviriyoruz. Klasik Alsas mimarisiyle gezginlerini büyüleyen Colmar eski şehir merkezine varıp, kanallarla ayrılan, çiçeklerle süslü tarihi Colmar sokaklarında adımlıyor, Alsas şarapları eşliğinde keyifli bir öğle yemeği alıyoruz. Ardından Strazburg’a yol alıyor ve Alsas bölgesinin başkentini keşfe çıkıyoruz. Rohan Sarayı, Gutenberg Anıtı, büyüleyici Notre Dame Katedrali, Kammerzell Konağı ve Kleber Meydanı ve çevresi göreceğimiz yerler arasında.
Alp Dağları Eteğinde Bir Kültür Mozaiği: Basel
İsviçre Alpleri eteğinde bir kültür mozaiği olan Basel’i keşfe çıkıyoruz. İsviçre ulusal miras listesinde bulunan Basel (Münster) Katedrali, 16. yüzyıldan kalma, kırmızı kumtaşından yapılmış Belediye Binası, şehrin ulu koruyucusu Spalen Kapısı, Karnaval Çeşmesi, Ren Nehri’nin ikiye böldüğü Basel’i tekrar birbirine bağlayan Mittlere Brücke (Orta Köprü), meşhur baharatlı kurabiye kokularının yayıldığı ve mağazaların alışverişe çağırdığı renkli caddeler ve eski şehrin Orta Çağ sokakları arasında adımlayacak, İsviçre'nin bu zarif şehrini keyfini bir de leziz akşam yemeği ile çıkaracağız.
Büyülü bir doğa ve baş döndüren bir mimari.. Geleneksel kostümleri ve meşhur biralarıyla iki asırlık Bavyera karnavalı Oktoberfest.. Av köşkleri ve zümrüt yeşili ormanlar.. Hitler’in dağ evinde Bavyera gurmesi.. Uyuyan Güzel’in masal şatosu Neuschwanstein.. Oberammergau’nun resimli evleri.. Bavyera kralının çocukluk konutu Hohenschwangau.. Pitoresk kasaba Mittenwald.. İç içe Garmisch-Partenkirchen.. Königssee’den Obersee’ye tekne yolculuğu ve doğanın krallığı.. Sıra dışı bir Almanya, Bavyera Bavyera..
Kara Orman’ın gölgesinde üç asırlık şarap bağı Joseph Cattin ve 17.yüzyıldan günümüze Boehler çiftliği.. Hasat zamanı zümrüt renkli Alsas bağlarında şarap ve sanat.. Fransız köy mimarisinin nadide eserleri. Çiçeklerle bezeli renkli ahşap evler, antika dükkanları ve ortaçağ pazar meydanları.. Masallardan sofralara uzanan Alsas lezzetleri.. Michelin yıldızlı mekanda gurme.. Tarihi yapılar ve Rönesans romantizmi.. Birbirinden güzel şarap evleri.. Gün batımında Colmar kanalları.. Alsas Şarap Yolu ve tadı damakta kalacak bir Fransa..
TÜRKİYE’DEN İLK DEFA ve SADECE MATİLDA Alp Treni & Buzul Ekspresi ile İsviçre Alpleri.. Nefes kesen vadiler, baş döndüren zirveler.. Milka ineklerinin süslediği çayırlar ve Heidi’nin köyleri.. Kartpostallık Alp kasabası Grindelwald’da konaklama ve Alp mutfağından İsviçre gurmesi.. İsviçre Göller Bölgesi ve Alp kavşağı Luzern.. Alplerin saklı incisi St. Gallen ve UNESCO Mirası Aziz Gall Manastırı.. Şarlman’ın izinde Zürih.. Maienfeld ve Heidin’in evi.. Bahar mevsiminde İsviçre Alpleri’ne rüya gibi bir yolculuk..