• Yurt Dışı Turlar

    Molestias suscipit et quae eveniet praesentium. Repudiandae delectus officiis itaque ullam. Delectus molestiae officia ad nobis eveniet. Quasi nihil sit vero error. Laborum eius ea tempora incidunt eligendi qui. Quo aliquam ullam quis libero in nobis natus. Aperiam ullam perferendis cum. Doloremque sit quo ducimus nulla et alias. Quo labore eum commodi et. Ut et iste quia quidem aspernatur. Doloribus dolor tempore voluptatem enim asperiores at. Recusandae ratione accusamus molestias ut. Assumenda et expedita animi quia rerum.

  • Antarktika ve Arktika

    Voluptatem rerum ducimus impedit nesciunt sunt voluptatum porro. Perspiciatis quis a sequi corporis. Velit a explicabo autem voluptates quia doloremque iure molestiae. Quibusdam dolor cum possimus reprehenderit consequuntur. At dolores et incidunt aut placeat. Molestias repellendus esse cum voluptatem nihil et consequuntur. Quidem est et dolorum magni expedita quisquam. Ex rerum sed a rerum officia. Nisi qui iusto nihil eaque aspernatur nemo autem. Beatae labore non nemo et. Quia et neque modi. Voluptatem cumque recusandae est reiciendis est dolorem dolor. Aut veritatis et odio quibusdam.

  • Vahşi Yaşam safarileri

    Quis eos vitae vitae aliquid sint repellat ut. Sed porro temporibus sit unde. Exercitationem quis ut consequuntur omnis. Est repellendus aut necessitatibus in odio. Corporis aut minus et esse omnis non. Est itaque omnis facere voluptatem dolorem perferendis esse. Aut nostrum aut sed dicta dolores dolorum. Autem autem sint nihil illum. Dolores ullam alias ut ea et quod vel. Earum nihil iste labore illo.

  • Tren Yolculukları

    Non voluptatum harum qui. Consequatur et magni et distinctio consequuntur magnam. Rem minima magnam magni placeat atque. Molestiae aliquam ducimus voluptas corrupti qui delectus. Soluta qui vero quod voluptas et est voluptatem. Minus aut tempora facere cum soluta alias consequatur. Accusamus atque illo minus nobis. Sequi nobis sint numquam sed rerum cupiditate. Et similique quibusdam quibusdam ratione qui.

  • Yürüyüş Turları
  • Yurt İçi Turlar
  • Köşe Bucak İstanbul

    Eos minima sit ad et consequatur atque. Odit placeat quae ad a. Beatae earum sapiente dicta facere incidunt sint ducimus. Repellendus consequatur pariatur reprehenderit nemo. Est quibusdam quia nihil repudiandae laboriosam ut. Et eligendi placeat deleniti. Laboriosam mollitia quo et nulla nisi rerum modi quia. Sed ipsam qui fuga qui et eum sit. Reprehenderit alias iste iure sit cupiditate. Aut dignissimos et aut cum in doloribus corrupti temporibus. Omnis delectus voluptatem ut sapiente ipsum deleniti harum quae. Minus repellendus reprehenderit officiis ex et quam veniam. Iste qui voluptatem cupiditate dolor sequi deleniti magnam. Voluptas ut expedita et eos quaerat voluptatum.

ÜRDÜN ve PETRA VADİSİ
Kızıl Krallığın İzinde (Balonla Vadi Rum ve Kumların Fısıltısı)

Ülke :

ÜRDÜN

Dönem :

02-06 Aralık 2026 (Satışı Sürüyor)

Fiyat :

2.750 USD (Uçak Bileti - Tüm Turlar - Öğle-Akşam Yemeği Dahil)

Vize :

Vizesiz

Ulaşım :

Türk Hava Yolları

Süre :

4 Gece 5 Gün

Oteller :

4* Oteller ve Çöl Kampı

İçerik :

Kültür, Tarih, Doğa, Arkeoloji ve Gurme Gezisi

TARİH VE FİYAT BİLGİLERİ TARİH VE FİYAT BİLGİLERİ PROGRAM TALEBİ WHATSAPP REZERVASYON

Dahil Olan Hizmetler:

Türk Hava Yolları ile İstanbul-Amman-İstanbul uçak biletleri
Havalimanı vergileri ve bilet servis ücretleri
4* Oteller ve Lüks Çöl Kampında toplam 4 gece kahvaltı dahil konaklama
Otel ve şehir vergileri (turist vergileri)
Yurt dışı çıkış harçları
Özel seyahat sağlık sigortası
Yerel mekanlarda alınacak 1 adet öğle yemeği
Yerel mekanlarda alınacak 1 adet akşam yemeği
Ürdün ve Petra Vadisi I (Gökyüzünden Çölün Kalbine: Balonla Wadi Rum)
Ürdün ve Petra Vadisi II (Deve Sırtında Çölde Gece - Çöl Yıldızları Altında)
Ürdün ve Petra Vadisi III (Arabistanlı Lawrence Yolu)
Ürdün ve Petra Vadisi IV (Gün Batımında 4x4 Çöl Safarisi - Çölün Tuvali)
Ürdün ve Petra Vadisi V (Nebatilerin İzinde Petra)
Ürdün ve Petra Vadisi VI (Antik Mozaiklerden Bizans’a Madaba Tarih Atlası)
Ürdün ve Petra Vadisi VII (Ürdün’ün Sessiz Bekçileri Çöl Kaleleri)
Ürdün ve Petra Vadisi VIII (Tuzun ve Gizemin Büyüsü Lut Gölü)
Ürdün ve Petra Vadisi IX (Nebo Dağı ve Vaat Edilmiş Topraklar)
Ürdün ve Petra Vadisi X (Ceraş ve Kumdan Masallar)
Ürdün ve Petra Vadisi XI (Orta Doğu’nun Sanat Paleti Amman)
Ürdün ve Petra Vadisi XII (Bir Kahve Bir Hikaye - Ürdün Edebiyat Rotası)
Programda belirtilen tüm müze ve antik kent giriş ücretleri
Tüm şehirler arası transferler
Havalimanı-otel-havalimanı transferleri
Matilda Travel profesyonel Türkçe rehberlik hizmeti
Yerel rehberlik hizmeti
Rehber, sürücü ve araç masrafları (Otoyol, park, ulaşım, konaklama, yemek vs.)
Rehber ve sürücü bahşişleri (Gezimizde bahşiş toplanmıyor)

Dahil Olmayan Hizmetler:

Fazla bagaj ücreti, otel ekstraları ve kişisel harcamalar
Programda belirtilmeyen tüm gezi, yeme-içme, müze girişi ve ulaşım hizmetleri


Gezi İçeriği ve Ayrıcalıkları:

Orta Doğu’nun kalbinde, sessizliğin bile anlam kazandığı bir ülke Ürdün. Tarihin, sanatın ve doğanın aynı çöl rüzgârında buluştuğu bu topraklarda, zaman bazen Nebatiler'in mirası taşlara, bazen de Lut Gölü'nün mavisine sinmiş gibidir. Her adımda geçmişin yankıları, bugünün sıcak misafirperverliğiyle karışır. Şimdi Kızıl Kırallığın izini sürmek için yola çıkıyoruz ve elbette geleneğemiz olarak yine Türkiye'den İlk Kez ve Sadece Matilda gezginlerine özel deneyimler ve yaşanacak hikayeler ile.. 

Gökyüzünden Çölün Kalbine: Balonla Wadi Rum

Çölde erken bir saatte uyanıyoruz; güneş daha doğmadan çünkü “Gökyüzünün Altın Sessizliği”ne tanıklık edeceğiz. Sabahın ilk ışıkları, Ürdün’ün güneyinde yer alan Wadi Rum’un kızıl taşlarını yavaşça uyandırıyor. Hava, serin ve dokunulmamış; sanki rüzgâr bile nefesini tutmuş, birazdan başlayacak o büyülü yolculuğu bekliyor. Yine TÜRKİYE’DEN İLK KEZ ve SADECE MATİLDA’DA gezginlerini bekleyen bu deneyimde gökyüzüne doğru yükselmeye hazırlanan devasa sıcak hava balonumuz, sabahın pastel tonları arasında bir sanat eserine dönüşüyor. Kuma dokunan alevlerin sıcak yansımaları, Wadi Rum’un sonsuz sessizliğiyle birleştiğinde, insan kendini zamanın dışına düşmüş gibi hissediyor. Balonun sepetine adım atarken, altımızda bir tarih yatıyor. Binlerce yıldır Bedevilerin göç yollarına ev sahipliği yapan, Nebatilerin kervanlarını ağırlayan, Lawrence of Arabia’nın rüzgârını hâlâ taşıyan bir vadi. Pilotumuzun nazik bir selamıyla birlikte, balonumuz yavaşça yükseliyor. O an, kum taneleri bir tabloya, gölgeler bir şiire dönüşüyor. Gün doğumunun renkleri ve sessiz ritmiyle edebi bir şiire…Yükseldikçe çölün tuvalinde renkler değişiyor. Dev kayalıkların arasında süzülen deve kervanları, uzaktan bir film sahnesi kadar zarif görünüyor. Her şey dingin, ölçülü ve görkemli tıpkı doğanın kendine has lüksü gibi: sade ve derin. Bir süre sonra rüzgârın yönü değişiyor. Balonun hafifçe dönmesiyle birlikte, ufukta güneş yükseliyor. İlk ışık kumların üzerine düştüğünde, vadi adeta alev alıyor; Wadi Rum’un o ünlü kızıllığı, altınla boyanmış bir kuma dönüşüyor. Her gezimizde yaşadığımız gerçek lüksün ne olduğunu çok iyi biliyoruz: doğanın bu sessiz gösterisine tanıklık edebilmek, her keşif yolculuğumuzda yaptığımız gibi gittiğimiz yeri görmek değil onun bir parçası olabilmek, onu deneyimleyebilmek ve onun hikayesine ait olabilmek.. Yaklaşık bir saatlik gökyüzü yolculuğumuz ardından, balonumuz nazikçe yere dokunuyor ve bizi Bedevilerin hazırladığı nane kokulu sabah çayı karşılıyor. Küçük fincanlardan bu sıcaklığı yudumlarken, az önce üzerinde süzüldüğümüz o sonsuzluk manzarasına bir kez daha bakıyoruz. Wadi Rum, yalnızca bir çöl değil; bir hatırlayış mekânı. Gökyüzüyle yeryüzünün buluştuğu o yerde, insan kendi iç sessizliğini de buluyor. Ve belki de seyahatin gerçek anlamı tam burada gizli: Dünyanın gürültüsünden uzaklaşıp, sadece rüzgârın sesini dinleyebilmekte. 

Deve Sırtında Çölde Gece ve Arabistanlı Lawrence Yolu: 

4x4 çöl araçlarımıza yerleşiyoruz. Jeep’lerimizin motor sesleri, sessizliğin kalbinde yankılanıyor ve toz bulutları ardında dans eden birer hayalet gibi hareket ediyoruz. Kızıl kumların sonsuzluğa uzandığı Wadi Rum’da gün, ağır ağır batıya eğilirken gökyüzü yavaşça yanmaya başlıyor. Turuncu, bakır ve morun birbirine karıştığı bu büyülü saatlerde çöl, adeta nefes alıyor. Bizler gün batımı jeep safarisi ile kızılın elli tonuna karışmamın keyfini sürerken çöl rüzgârı, bin yıllık taşların arasından geçip kadim bir dilde kulağımıza fısıldıyor: “Burası zamansızlığın ülkesidir.” Gerçekten de Wadi Rum zamansızlığın diyarı. Kum taneleri, güneşin son ışıklarında altın tozuna dönüşüyor; gölgeler uzuyor ve dağlar birer devin siluetine bürünüyor. Bu zamansızlık deneyiminde bizim yolculuğumuz ise yeni başlıyor. 

Bu kez jeeplerimizden inip zamansızlık kervanına deve sırtında devam edeceğiz hem de Arabistanlı Lawrence’ın yolunu takip ederek. Evet yanlış duymadınız! TÜRKİYE’DEN İLK KEZ ve SADECE MATİLDA ile çöl yıldızları altında gece deve yolculuğuna çıkıp Arabistanlı Lawrence Yolu’nu geçiyoruz. Develerimiz Arabistanlı Lawrence’ın izini sürdüğü dar vadilerin çöl yollarında ilerlerken, sanki tarih yeniden canlanıyor. O taş kemerli geçitlerde bir anlığına, 1917’nin çöl rüzgârı yüzümüze çarpıyor. Wadi Rum’da gün batımı jeep safarisi, sadece bir gezi değil, bir sanat ve doğa şöleni; Arabistanlı Lawrence Yolu ise her adımda tarih fısıldayan bir açık hava müzesi. Bu deneyim, Ürdün çöllerinde kaliteli seyahatin yeni tanımını yapıyor: Sakinlik, keşif ve büyüyle dolu bir çöl masalı. Çöl masalımız çöl çadırlarında uyuyacağımız deneyimle devam ediyor. Wadi Rum’un geleneksel Bedevi çadırlarına yerleşiyor ve kısa bir dinlenme ardından çölde akşam yemeğimizi alıyoruz. Bedevi çayları yanında çöl hikayeleri de yemeğimize eşlik ediyor.

Nebatiler'in Kayıp Kenti Petra:

Rotamız çölün sessizliğinde saklı bir hazine Petra. Dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen bu antik şehir, sadece tarih meraklılarını değil, her türden gezgini büyülemeye devam ediyor. Burada her adım, görsel bir şölen ve ruhsal bir keşif vaat ediyor. Varışımızı takiben önce dar ve gizemli bir geçit olan Siq’te yürüyoruz. Her iki yanımızda yükselen kırmızı, pembe ve turuncu kayaların büyüleyici renk geçişleri, adeta bir sanat galerisinde ilerliyormuş hissi yaratıyor. Işık ile gölge arasındaki oyun da fotoğraf meraklıları için eşsiz kareler sunuyor. Ardından o efsanevi yapı karşımızda yükseliyor: Al-Khazneh yani Petra’nın meşhur Hazine Binası. Taşın içine oyulmuş bu görkemli cephe, MÖ 4. yüzyıldan itibaren Arabistan'ın kuzeyinde yaşayan, ticaretle zenginleşen ve kayalara oyulmuş başkentleri Petra ile bilinen antik Arap kavmi Nebatilerin zenginliğini ve ustalığını gözler önüne seriyor. Güneş ışığı, sabahın erken saatlerinde Hazine’yi altın rengine boyarken, öğleden sonra taşın sıcak kırmızı tonları gökyüzüyle birleşiyor. Bu an, sadece bir fotoğraf değil, bir deneyim. Al-Khazneh ardından şehrin sokaklarını adımlamaya devam ediyor ve kayalara oyulmuş mezarları görüyoruz. Petra Kraliyet Mezarları, Büyük Tapınak ve Amfitiyatro, bizlere hem tarih hem de mimarinin zirvesini sunuyor. Petra yalnızca bir ziyaret noktası değil; bir zaman yolculuğu, bir görsel şölen ve doğayla insan yaratısının kusursuz bir birleşimi. Burada geçirdiğimiz her an, hem gözlerinize hem ruhunuza hitap eden bir sanat deneyimi sunuyor. Bizim de felsefemiz bu değil mi? Seyahat Sanattır..

Ürdün'ün Sessiz Bekçileri: Çöl Kaleleri

Bu kez tarihi İpek Yolu üzerinde inşa edilmiş Orta Doğu'nun mimari baş yapıtlarını görmek için düşüyoruz Ürdün çölü yollarına ve nice kervanı ağırlamış Orta Doğu’nun mimari başyapıtlarından Çöl Kalelerini ziyaret ediyoruz. Ürdün’ün sessiz bekçileri olan bu yapılar sadece taş ve tuğladan ibaret değil; onlar, Ürdün çöllerinin altın sarısı kumlarının arasında, rüzgârın dokunuşuyla şekillenmiş ve zamana meydan okuyan birer sanat eseri, geçmişin ihtişamını bugüne taşıyan birer vitrin. Her biri bir öyküyü, bir sırra tutulan anahtarı taşıyor ve her biri ayrı bir masal anlatır. Kiminde freskler, Bizans döneminin renkli hayatını fısıldıyor. Duvarlarda dans eden figürler, asırlar öncesinin ritmini günümüze taşıyor. Kiminin kareli, simetrik yapısı, çölde ansızın beliren bir vahayı andırıyor; taş duvarları, yüzyılların ötesinden gelen sessiz bir davet gibi. Kiminde de bir hayalin tamamlanmamış yankısı duyuluyor; kiminde ise süslemeler ve kabartmalar, sanatın ve mimarinin çölle buluştuğu noktayı gösteriyor. Ürdün’ün çöl kaleleri, bizlere seyahatin sadece konfor değil, deneyim ve estetikle de ilgili olduğunu yeniden hatırlatıyor. Burada, zamanın sessiz şahitleriyle göz göze gelirken, geçmişin ihtişamını, doğanın sertliğini ve insan yaratıcılığının zarafetini bir arada hissediyoruz. Bu deneyim bizle için bir gezi değil, bir meditasyon, bir zaman yolculuğu… Ve her adımda, çölün ve kalelerin fısıltısı kulaklarımızda çınlıyor: “Biz buradaydık; şimdi sıra sende.”.

Antik Mozaiklerden Bizans’a Madaba Tarih Atlası

Madaba, sadece bir şehir değil; tarih ve sanatın iç içe geçtiği bir zaman kapsülü. Her adımda geçmişin izlerini sürebileceğimiz bu şehir, bizlere hem görsel bir şölen sunuyor hem de ruhumuza dokunan bir hikaye anlatıyor. Madaba, en çok mozaikleriyle ünlü. Özellikle Bizans ve erken İslam dönemine ait mozaiklerin yoğunluğu, burayı benzersiz kılıyor. Şehrin sokaklarında yürürken, taş evlerin arasında saklı küçük kiliseler ve müzeler karşımıza çıkıyor ve bunlardan en ünlüsünün kapılarını aralıyoruz: Dünyaca ünlü Madaba Haritası’na ev sahipliği yapan Saint George Kilisesi. Tabanındaki mozaiklerle ünlü mabette Necef Çölü’nde bulunan ve başka kaynaklarda geçmeyen yer adları ile detaylı bir Kudüs planı sunan ünlü “Madaba Haritası”nı görüyoruz. Meşhur eser, 6. yüzyıldan kalma bir mozaik şehir planı olarak, Kudüs ve çevresindeki kutsal mekanları gözler önüne seriyor. Bu mozaik sadece bir harita değil; aynı zamanda dönemin yaşam tarzını, şehirlerin mimarisini ve dini merkezlerin önemini anlatan bir tarih belgesi. Saint George Kilisesi mozaik haritasının ev sahibi olarak, bizleri adeta zaman yolculuğuna çıkarıyor. Mozaiklerdeki detaylara bakarken, ustaların sabrını ve yaratıcılığını hayranlıkla izliyoruz. Renklerin uyumu, figürlerin canlılığı ve yüzlerce yıl öncesinin yaşamını gözler önüne seren varlığıyla bizleri büyülemeye devam ediyor. Madaba sadece mimarisi ve tarihiyle de değil, sanatsal dokusuyla da büyülüyor. Şehrin çarşısında gezerken modern sanat galerileriyle geleneksel el sanatlarının birleşimine tanık oluyoruz. Özellikle yerel sanatçılar tarafından yapılan mozaik takılar, tablolar ve süs eşyaları, hem hediyelik hem de bir sanat parçası olarak sunuluyor. Madaba’nın taş sokaklarında yürürken, geçmişin gölgesinde kendi hikayemizi keşfeder gibi hissediyoruz. Madaba, bizlere sadece bir turistik deneyim değil, aynı zamanda tarih, sanat ve kültürün derin bir birleşimini sunuyor. Madaba, gerçek anlamda mozaiklerin şehri. Tarihin, sanatın ve insan emeğinin birleştiği bu şehirde, hepimiz kendi küçük mozaiğimizi keşfediyor ve bu kadim hikayenin bir parçası oluyoruz.

Tuzun ve Gizemin Büyüsü: Lut Gölü

Lut Gölü (Ölü Deniz) sadece gözle görülüp fotoğraflanacak bir yer değil; aynı zamanda hissedilecek, ruhla bağ kurulacak bir yer. Burada hem dünyanın tuzluluk rekorunu hem de tarihin derin sessizliğini aynı anda deneyimliyoruz. Ve belki de en önemlisi, tüm Ürdün yolculuğu ardından kendimizle baş başa kalabileceğimiz, ve seyahat sonunda düşüncelerimizin ve hayallerimizin özgürce yüzdüğü bir liman sunuyor bizlere. Bu sebeple dün batımına kadar Ölü Deniz’in sularındayız ve dünyanın en alçak noktalarından birinde, binlerce yıldır sessizliğini koruyan bir doğal mucizenin tadını çıkarıyoruz. Sadece gözlerimiz değil, ruhunuz da tuzlu havayla doluyor; sanki tarih ve doğa aynı anda nefes alıyor. Ölü Deniz’in en büyüleyici özelliği ise tuzluluğu. Suyun üzerinde süzülmek, normal dünyada imkânsız olan bir özgürlük hissi veriyor; insan adeta suyun bir parçası oluyor ve batma korkusu tamamen yok oluyor. Bu deneyim, hem fiziksel hem de ruhsal bir rahatlama sunuyor. Çevredeki dağlar ve kayalıklar ise tarih kadar eski bir sessizliği fısıldıyor. Rivayetlere göre bu göl, Lut kavminin yaşadığı topraklarda yer alıyor. Rüzgârın kayaların arasından geçerken çıkardığı hışırtı, sanki geçmişin yankılarını taşır gibi. Her adımda, hem doğanın hem de insan hikâyelerinin izlerini görmek mümkün. Bu yönüyle Ölü Deniz, sadece bir gezi noktası değil, aynı zamanda tarih ve doğanın kesiştiği bir meditasyon alanı gibi. Suyun rengi güneşle birlikte değişiyor. Öğle güneşinin parlak turkuazı yerini akşamın altın sarısına bırakıyor. Bir tarihin, bir efsane ve doğanın en çıplak ama en etkileyici haliyle karşımıza çıkan bu sessizlik mabedinden ayrılık vakti ama Ürdün bizler için yeni yolculuklara gebe.

Nebo Dağı ve Vaat Edilmiş Topraklar: 

Bu kez rotamız tarihin ve doğanın zarif zirvesi Nebo Dağı ve Vaat edilmiş Topraklar. Ürdün topraklarında, tarih ve mitin iç içe geçtiği bir yer olan Nebo Dağı, kutsal kitaplarda adı geçen Musa’nın, vaat edilen topraklara ilk bakışıyla efsaneleşmiş bir mekân ve bizlere yalnızca manzara değil, derin bir ruhsal yolculuk da vadediyor. Musa’nın vaat edilen topraklara baktığı yer olarak bilinen bu dağ, sadece gözle görüleni değil, ruhla hissedileni de sunuyor. Zirveye doğru yürürken Lut Gölü’nün (Ölü Deniz) parlak yüzeyi göz kırpıyor önce bizlere, vadiler ve dağ silsileleri ise ufka uzanıyor. Tarih, taşların üzerinde hâlâ konuşuyor. Bizans dönemine ait kilise kalıntıları ve özenle işlenmiş mozaikler, binlerce yıllık bir mirasın sessiz şahitleri. Bu taşlara dokunmak, adeta geçmişle kısa bir sohbet yapmak gibi. Nebo Dağı’nın atmosferi, şairlerin, yazarların ve sanatçıların yüzyıllardır ilham aldığı bir mekân olmasının nedenini açıklıyor. Zirvede, rüzgârın hafif esintisiyle yüzümüzü okşarken, tarih, doğa ve estetiğin kusursuz birleşimini hissediyoruz.

Ceraş ve Kumdan Masallar: 

Zamanın taşlara işlediği şehir Ceraş’a vardığımızda gözlerimizi kapatıp derin bir nefes alıyor ve Roma İmparatorluğu’nun Orta Doğu’daki görkemli günlerine yolculuk yapıyoruz. Burada her taşın, her sütunun bir hikayesi var; rüzgarın taşıdığı tozda eski zamanların fısıltılarını işitiyoruz. Şehrin kalbinde yer alan Oval Forum, bizleri davetkâr bir şekilde karşılarken etrafı çevreleyen sütunlar hem hayranlık hem de saygı uyandırıyor. Her sütun, bir zamanlar burada yankılanan ayinlerin, pazar seslerinin ve gündelik yaşamın sessiz tanığı gibi. Taşlarla örülü bir labirenti andıran Ceraş sokaklarını adımlıyor ve heybetli antik tiyatroya da ev sahipliği yapan arkeolojik alanı ziyaret ediyoruz. Burada dolaşırken, hafif rüzgarla birlikte Roma döneminden kalma mozaiklerin renkleri göz kırpıyor. Sanki mozaiklerdeki renkler sadece taş değil, yaşamın kendisi; aşk, hüzün, neşe ve günlük hayatın tüm incelikleri. Antik tiyatroya yaklaştıkça, taşların arasında yankılanan sessizlik, bir melodiyi andırıyor; sahnede oynanan oyunları, kahkahaları ve alkışları hayal ediyoruz.

Bir Kahve Bir Hikaye: Amman

Orta Doğu’nun tuval şehrini keşfe çıkıyoruz. Geleneksel yaşamı hissedeceğimiz Souk-Eski Çarşı ile başlayan gezimizde bu kez halkın tarihine yolculuk ediyor ardından “Amman’da Bir Kahve Bir Hikaye” rotamıza çıkıyoruz. Orta Doğu edebiyat atmosferini soluyacağımız rotada “Tarihi Kahvehaneler ve Hikaye Dinleme Geleneği”nin izini sürüyoruz. Nizar Qabbani gibi şairlerin izinde Ürdün’ün edebiyat mirasını ve şehirde geçen edebi eserlerin gerçek mekanlarını keşfediyoruz. Ardından genç sanatçıların modern şehir dokusuyla buluştuğu “Amman’da Mural ve Sokak Sanatı” gezisi bizleri bekliyor. Bu defa Downtown sokaklarında modern sanatın izlerini takip ediyoruz. Her duvar, şehrin çağdaş ruhunu yansıtan bir ressam paleti gibi. Bu sebeple bu ünvanı veriyoruz Amman’a; Orta Doğu'nun Sanat Paleti..

İlginizi Çekebilecek Diğer Geziler

Merkez Ofis

Merdivenköy Mah. Bora Sok. No:1 NİDAKULE Kat: 7
Göztepe/İstanbul
Telefon:          +90 216 468 88 30
Fax:                   +90 216 357 02 32
E-posta:           [email protected]
İzmir Ofis

Kültür Mah. Cumhuriyet Bul. No:137
Konak/İzmir
Telefon:          +90 232 232 45 32
E-posta:           [email protected]

E-Bülten