• Yurt Dışı Turlar

    Molestias suscipit et quae eveniet praesentium. Repudiandae delectus officiis itaque ullam. Delectus molestiae officia ad nobis eveniet. Quasi nihil sit vero error. Laborum eius ea tempora incidunt eligendi qui. Quo aliquam ullam quis libero in nobis natus. Aperiam ullam perferendis cum. Doloremque sit quo ducimus nulla et alias. Quo labore eum commodi et. Ut et iste quia quidem aspernatur. Doloribus dolor tempore voluptatem enim asperiores at. Recusandae ratione accusamus molestias ut. Assumenda et expedita animi quia rerum.

  • Antarktika ve Arktika

    Voluptatem rerum ducimus impedit nesciunt sunt voluptatum porro. Perspiciatis quis a sequi corporis. Velit a explicabo autem voluptates quia doloremque iure molestiae. Quibusdam dolor cum possimus reprehenderit consequuntur. At dolores et incidunt aut placeat. Molestias repellendus esse cum voluptatem nihil et consequuntur. Quidem est et dolorum magni expedita quisquam. Ex rerum sed a rerum officia. Nisi qui iusto nihil eaque aspernatur nemo autem. Beatae labore non nemo et. Quia et neque modi. Voluptatem cumque recusandae est reiciendis est dolorem dolor. Aut veritatis et odio quibusdam.

  • Vahşi Yaşam safarileri

    Quis eos vitae vitae aliquid sint repellat ut. Sed porro temporibus sit unde. Exercitationem quis ut consequuntur omnis. Est repellendus aut necessitatibus in odio. Corporis aut minus et esse omnis non. Est itaque omnis facere voluptatem dolorem perferendis esse. Aut nostrum aut sed dicta dolores dolorum. Autem autem sint nihil illum. Dolores ullam alias ut ea et quod vel. Earum nihil iste labore illo.

  • Tren Yolculukları

    Non voluptatum harum qui. Consequatur et magni et distinctio consequuntur magnam. Rem minima magnam magni placeat atque. Molestiae aliquam ducimus voluptas corrupti qui delectus. Soluta qui vero quod voluptas et est voluptatem. Minus aut tempora facere cum soluta alias consequatur. Accusamus atque illo minus nobis. Sequi nobis sint numquam sed rerum cupiditate. Et similique quibusdam quibusdam ratione qui.

  • Yürüyüş Turları
  • Yurt İçi Turlar
  • Köşe Bucak İstanbul

    Eos minima sit ad et consequatur atque. Odit placeat quae ad a. Beatae earum sapiente dicta facere incidunt sint ducimus. Repellendus consequatur pariatur reprehenderit nemo. Est quibusdam quia nihil repudiandae laboriosam ut. Et eligendi placeat deleniti. Laboriosam mollitia quo et nulla nisi rerum modi quia. Sed ipsam qui fuga qui et eum sit. Reprehenderit alias iste iure sit cupiditate. Aut dignissimos et aut cum in doloribus corrupti temporibus. Omnis delectus voluptatem ut sapiente ipsum deleniti harum quae. Minus repellendus reprehenderit officiis ex et quam veniam. Iste qui voluptatem cupiditate dolor sequi deleniti magnam. Voluptas ut expedita et eos quaerat voluptatum.

FİLİPİNLER, HONG KONG ve MACAO
Adalar Ülkesinden İnci Nehri Ülkelerine

Ülke :

FİLİPİNLER & HONG KONG & MACAO

Dönem :

24 Ocak-01 Şubat 2026 (Satışı Sürüyor)

Fiyat :

5.450 USD (Uçak Bileti - Tüm Turlar - Öğle-Akşam Yemeği Dahil)

Vize :

Vizesiz

Ulaşım :

Türk Hava Yolları

Süre :

9 Gece 10 Gün

Oteller :

5* Lüks Sahil Otelleri ve 4* Merkezi Şehir Otelleri

İçerik :

Kültür, Tarih, Mimari, Doğa ve Fotoğraf Gezisi

TARİH VE FİYAT BİLGİLERİ TARİH VE FİYAT BİLGİLERİ PROGRAM TALEBİ WHATSAPP REZERVASYON
Dahil Olan Hizmetler:

Türk Hava Yolları ile İstanbul-Manila / Hong Kong-İstanbul uçak biletleri  
Yerel Hava Yolları ile Manila-Palawan uçak biletleri
Yerel Hava Yolları ile Palawan-Cebu uçak biletleri
Yerel Hava Yolları ile Cebu-Boracay uçak biletleri
Yerel Hava Yolları ile Boracay-Manila uçak biletleri
Yerel Hava Yolları ile Manila-Macao uçak biletleri
Tüm havalimanı vergileri ve bilet servis ücretleri
Cebu-Bohol-Cebu gidiş dönüş feribot biletleri (Business Class)
Macao-Hong Kong tek yön feribot biletleri
5* lüks sahil otelleri ve 4* merkezi şehir otellerinde 8 gece kahvaltı dahil konaklama
Otel ve şehir vergileri (turist vergileri)
Özel seyahat sağlık sigortası
Yurt dışı çıkış harçları
Pirinç çiftliğinde alınacak 1 adet öğle yemeği
Otelde alınacak 1 adet akşam yemeği
Palawan Adası I (Bangka Teknesi ile Kayıp Cennet El Nido ve Pasifik’te Barbekü)
Palawan Adası II (Puerto Princesa Yeraltı Nehri Milli Parkı)
Palawan Adası III (Palawan Sahillerinde Deniz, Kum ve Güneş)
Cebu Adası I (Macellan’ın izinde Mactan Kıyıları)
Cebu Adası I (Macellan Haçı ve Törensel Danslar)
Cebu Adası III (Kolonyal Kent Cebu)
Bohol Adası I (Çikolata Tepelerine Yolculuk)
Bohol Adası II (Filipin Tarsier’i Safarisi)
Bohol Adası III (Can-umantad Şelaleleri ve Pirinç Taraçaları)
Boracay Adası I (Balayı Tadında Filipinler)
Boracay Adası II (Hint Cevizi Kokulu Kumsallar ve Turkuaz Okyanus Suları)
Luzon Adası I (Başkent Manila)
Luzon Adası II (Filipinler’in Diğer Yüzü Tondo)
Hong Kong I (Temple Street Gece Pazarı ve Sokak Lezzetleri)
Hong Kong II (İkonik Ahşap Gemi ile Işıklar Altında Gece Manzaraları)
Hong Kong III (Adım Adım Monster Building/Canavar Binası)
Hong Kong IV (Tapınaklar ve Manastırlar)
Macao I (Geçmişten Günümüze Aziz Paul Harabeleri ve Senado Sokakları)
Macao II (Çin Deniz Tanrıçası Mazu’nun izinde A-Ma Tapınağı)
Program boyu ziyaret edilecek tüm müze ve ören yeri giriş ücretleri
Şehirler arası transferler
Havalimanı-otel-havalimanı transferleri
Matilda Travel profesyonel Türkçe rehberlik hizmeti
Yerel rehberlik hizmeti
Rehber, sürücü ve araç masrafları (Otoyol, park, ulaşım, konaklama, yemek vs.)
Rehber ve sürücü bahşişleri (Gezimizde bahşiş toplanmıyor)

Dahil Olmayan Hizmetler:

Fazla bagaj ücreti, otel ekstraları ve kişisel harcamalar
Programda belirtilmeyen tüm gezi, yeme-içme, müze girişi ve ulaşım hizmetleri

MATİLDA ile Keşfet:

 






Gezi İçeriği ve Ayrıcalıkları:
TÜRKİYE'DEN İLK KEZ ve SADECE MATİLDA'DA adalar ülkesi Filipinler'i İnci Nehri deltasıyla buluşturuyor, aynı rotada Filipin adalarından Hong Kong ve Macao'ya uzanıp Pasifik’ten Çin Denizi’ne yolculuk etmeye ve üç ülkenin hikayesinin bir parçası olmaya gidiyoruz. 
Öyle ki Güneydoğu Asya’nın tuz kokulu rüzgârları, gezginlerini bir hikâyenin içine davet eder gibi. Filipinler sadece tropik bir sıcaklıkla değil; kültür ve tarih kokan bir karışımla karşılayacak bizleri. Hong Kong cam, sis ve ışık arasında bizleri beklerken, Macao’da zamanın taşta yankısı çınlayacak kulaklarımıza. Bu üç ülke, Asya’nın üç ayrı yüzü ama aynı melodinin parçaları. Pasifik’ten Çin Denizi’ne uzanan bu yolculukta bu kez şunu anlayacağız: Doğa, tarih ve insan; o da birbirinden ayrı değil, aynı hikâyenin üç sesi.   Şöyle hayal edin; Palawan’ın zümrüt renkli El Nido lagünlerinde çekiyoruz kanomuzun küreklerini ve sadece bize özel bir kumsalda kuruluyoruz Pasifik sofrasına. Soframızdaki balık kokusu daha sonra Hong Kong’un tütsü kokan tapınaklarına ardından Macao’nun taşlarında yankılanan zamanına karışacak. Hasır şapkalı Filipinliler’in gölgeleri cadı makiler ile Hong Kong’un ikonik binaları Macao’nun taşlara sinmiş tarihiyle harmanlanacak. Bizlere de bu doyumsuz keşif yolculuğunun tadını çıkarmak kalacak… 
"Üç Rüzgârın Buluştuğu Yer" diyoruz bu yolculuğa ve doğanın şiirini yazıyoruz:
Filipinler bana doğanın şiirini anlattı.
Hong Kong, insanın yaratıcılığını.
Makao ise tarihin suskun ama kalıcı dilini.

Bangka Tekneler ile Kayıp Cennet El Nido:
(Issız Kumsalda Size Özel Pasifik Sofrası)

Palawan’ın kuzeyinde, El Nido ufka doğru uzanan bir suskunluk gibi maviye gömülürken, kıyıya yan yatmış birkaç bangka teknesi SADECE MATİLDA GEZGİNLERİNİ bekliyor. İnce gövdeleri ve yelpaze gibi açılan bambu denge kolları, ilk bakışta denizin üzerinde yürümeye hazırlanmış tuhaf kuşları andırıyor. Rüzgâr, teknelerin kanatlarını titreştirirken, gölgesi suya serili bu ahşap bedenler, tropik sessizliğin içinde derin bir nefes alıyor gibi görünüyor bizlere. 

Denizin yüzeyi, sabahın ilk dakikalarında süt mavisi bir sakinlik taşıyor El Nido'da. Berraklığın içinden geçen bangka teknelerinin her kıpırtısı, kumların üzerinde saklanan renkli balıkları bile ürkütmüyor; çünkü bu tekneler, adanın ritmine ayak uydurmayı çoktan öğrenmiş. Motor sesi, mercan resiflerine doğru genişleyen kireçtaşı devlerinin arasında yankılanırken, bizler kendimizi yeryüzünün en eski hikâyelerinden birinin içine düşmüş gibi hissediyoruz.

Küçük bir lagünün dar ağzından içeri süzülerek El Nido’nun kayıp cennetine doğru yelken açıyoruz. Duvarları yosun ve nem kokan kayalıklar ve taşlar seslerimizi yutuyor. Suda ilerleyen bangkanın altında, ışığı kıran mercanların pembesi, turuncusu ve moru bir tablo gibi dans ediyor. Teknemizin gölgesi bile renkten renge girerken her santimetrede doğa kendi paletini yeniden keşfediyor.

Bu keşif yolculuğunda önce Saklı Lagün’e varıyor, kanolarla zümrüt sular üzerinde kürek çekip karstik kayalıkların dar kanallarını geçip gerçek üstü bir doğa harikasının tam içinde keyif sürmenin ayrıcalığını yaşıyoruz. Büyük Lagün ve Simuzu Adası gezileri sonrası teknemiz ile Payong yakınlarına yanaşıyoruz. Ekibimiz demir atıp kumsalda soframızı hazırlarken bizler masmavi suların tadını çıkarmaya devam ediyoruz. Issız kumsalda SADECE MATİLDA GEZGİNLERİNE ÖZEL kurulacak Pasifik sofrasında bambu yaprağında Filipin pilavı, balık ve meyvelerden oluşan öğle yemeğinin keyfini sürüyoruz. Ardından Payong ve 7 Commando sahillerinde deniz, kum ve güneş yeniden bizlerle.

Akşamüstü, kıyıya geri dönerken gün ışığı bangka teknelerimizin omurgasına vuracak ve ahşap gövdeler altın bir çizgi gibi parlayancak. Gökyüzü turuncuya çalarken, motor sesi artık yorulmuş, rüzgâr ise hafiflemiş olacak. Deniz, gün boyu sakladığı tüm hikâyeleri de bizlerle beraber kıyıya vuracak; kayalıkların gölgesinde kaybolmuş bir martının çığlığı, mercanların arasında saklanan küçük bir balığın telaşı ve teknede yolculuk eden bizlerin sessiz hayranlığı… Ve o an anlayacağız ki, El Nido’ya yapılmış bir yolculuk insanın içindeki saklı, mavi bir odaya yapılan bir seyahat aslında. Bangka tekneleri de, bu odanın kapısını aralayan anahtar gibi; sade, zarif ve doğanın ritmine saygılı. El Nido’nun büyüsü resimlere ve videolara değil, yolculuğun kendisine saklanır. Çünkü burada her bangka, her dalga, her kayalık; insanı hem dünyadan hem zamandan bir nebze kopararak, varoluşun en saf hâline geri döndürür. 

Gerçeküstü Bir Keşif: Puerto Princesa Yeraltı Nehri Milli Parkı

Filipin sabahlarının her zaman bir tınısı vardır: denizden yükselen tuzlu serinlik, ormanın içinden gelen tok kuş çağrıları ve insanı usulca bir masala davet eden tropik bir rüzgâr… Puerto Princesa’ya doğru yol alırken, sanki dünya ağır ağır bir ressamın paletindeki yeşilin bin tonuna bürünüyor. Bu topraklarda doğa, yalnızca var olmakla kalmıyor; insanın içindeki en eski hayranlık duygusunu da uyandırıyor. Yol, kireçtaşı tepelerin eteğinde kıvrılan patikalara dönüştüğünde ise Yeraltı Nehri’nin gizemi kendini hissettiriyor ve adı kulaklarımıza çalınıyor, sanki her hecede biraz daha serinleyen, biraz daha kararan bir çağrı: Yeraltı Nehrindeyiz!
Küçük bir iskeleden kano teknesine biniyor ve nehrin üstünü kaplayan mangrov ağaçları arasında ilerliyoruz. Kendimizi adeta bir katedralin girişinde sanıyoruz. Gövdeleri dimdik, kökleri iç içe geçmiş ve yaprakları gökyüzüne doğru açılmış bu ağaçlar, doğanın mimarlığının en sessiz kanıtları. Kanolarımız, suyun üzerinde hiç bozulmayan cam gibi bir yüzeyde süzülürken kürekler her suya daldığında hafif bir müzik oluşuyor ve suyun bu kendi melodisinin keyfini sürüyoruz. 
Mağaranın ağzına yaklaştıkça gün ışığı solmaya başlayacak. Gölge, suyun üzerine bir perde gibi düşerken kanolarımız karanlığa doğru usulca ilerlemeye devam ediyor. Yeraltı Nehri, içeri giren tüm gezginleri bir şiirin dizelerine dönüştüren korunmuş bir dünya sunuyor. Suyun damla damla yonttuğu sarkıtlar, yüzyılların sabrını taşıyor. Her bir form, doğanın ağır çekimde yaptığı heykeller gibi; kimisi bir kemanın gövdesine, kimisi bir fil siluetine, kimisi de insanın hayal gücünün sınırlarına çağrı yapan soyut bir şekle benziyor. Rehberimizin fener ışığı duvarlarda dolaşırken, gölgeler canlıymış gibi kımıldıyor. Bir an için mağaranın kendi nefemiz olduğunu düşünüyoruz; soğuk, nemli ve kadim… Sanki tüm zamanların içinden gelen bir bilgelik tenimizden içeri sızıyor. Bazen mağara kubbesi o kadar yükseliyor ki, fenerin ışığı bile oraya ulaşamıyor. İşte o an, aniden dünyanın ne kadar büyük olduğunu hatırlıyoruz. Ve bir o kadar da güzel…
Puerto Princesa Yeraltı Nehri’nde yapacağımız kano gezisi bütün telaşlarımızı dışarıda bırakıp doğanın asırlardır yazdığı şiire saygıyla eğileceğimiz bir yolculuk. Hem unutulmuş bir dünyanın misafiri oluyor hem de kendi içimizdeki sessizliğe kavuşuyoruz. Bu nehri görmek, karanlığın içinde saklı güzellikleri fark etmek ve ışığa yeniden doğmak gibidir. Kendimizi bu suyun sesine bırakıyor ve velki de uzun zamandır aradığımız dinginliği yeraltında yavaşça akıp giden bu nehrin kıvrımlarında buluyoruz. 

Bohol’un Minik Sırları: Tarsiyerlerle Tanışmaya Hazır mısınız?

Filipinler’in mavi sularla çevrili adaları arasında, Bohol bir mücevher gibi parlıyor. Buraya adım attığımız anda, tropik ormanların derin yeşiline karışmış bir sessizlik hissi sarıyor bizleri. Bu sessizlik, yalnızca doğanın nefes alışında değil; aynı zamanda dünyanın en küçük primatlarından biri olan tarsiyerlerin (cadı maki) gözlerinde yankılanıyor.
Tarsiyerler, adanın kalbinde, ağaçların gölgesinde yaşayan minik birer zaman kapsülü gibi. Gözleri, geceyi gündüze çeviren fenerler misali ışıldıyor; ince parmakları, dalların arasında zarif bir dans sergiliyor. Onları izlerken, doğanın minik mucizelerine hayran kalmamak mümkün değil. Her bakış, her küçük hareket, bir sanat eserinin detayında kaybolmak gibi. 
Tarsiyerlerin yaşadığı orman yollarında yürürken, kuşların cıvıltısı ve yaprakların hışırtısı eşliğinde adımlarımız yavaşlıyor, zamanın kendisi de yumuşak bir ritme bürünüyor. Fotoğraf makineleri burada bir kenara bırakılıyor; çünkü tarsiyerlerin gizemli dünyasını kelimelerle anlatmak, bazen lenslerin yapamayacağı kadar derin bir gözlem gerektiriyor. Onları görmek, doğanın inceliklerini fark etmek; ruhu besleyen, hafif bir melodi gibi. Bohol ve tarsiyerler, bir gezi kitabının sayfalarından çok daha fazlası; bir şiir gibi okunması gereken, sakince hissedilmesi gereken bir deneyim. Burada her an, her nefes, hem doğanın hem de insan ruhunun minik mucizelerine açılan bir pencere oluyor. Doğa ve sanat, burada iç içe; bir canlıyla göz göze geldiğinizde, dünyanın ne kadar incelikli ve özel bir yer olduğunu anlıyoruz. Ve bu sefer tarsiyerlerin gözlerinde hatırlıyoruz: Seyahat Sanattır.. 

Cebu'da Ruhani Deneyim: Macellan'ın Kutsal Kokusu

Bu kez Orta Çağ’da İspanyol hakimiyetinde kalan ve ada yerlileriyle koloniciler arasında savaşta Macellan’ın da öldüğü yer olan Mactan kıyılarını keşfe çıkıyoruz. Önce Kolonyal dönemden kalma pek çok tarihi yapıya ev sahipliği yapan Colon caddesini varıyor ve ünlü meydan Plaza Suqba’da İspanyol kaşifler tarafından yaptırılan Macellan Haçını ziyaret edip Filipinli Katolik kadınların yerel tören dansına tanıklık ediyoruz. Mactan güneşinin altın ışıkları taş zemine dökülürken kadınların elindeki tütsülerden yükselen hafif duman havayı tatlı bir kokuya boyuyor; renkli şallara bürünmüş kadınlar haçın etrafında yavaş adımlarla dolaşıp dualarını fısıldarken hem kolonyal tarihle hem de ada halkının derin köklü inançlarıyla iç içe geçmiş bu mekân, bizlere sanki zamanın durduğu bir an sunuyor. Bu duaların parçası oluyoruz. Adlarımız kaderlerimiz için seçeceğimiz tütsülerin dumanına ve kadınların mistik ilahilerine karışıyor. 
Ardından Aziz Nino Bazilikası’nı görüyor ve kentin iskele bölgesinde yükselen Fort San Pedro’yu (Aziz Pedro Kalesi) ziyaret ediyoruz. 

Doğanın Çikolatadan Heykelleri: Bohol Tepeleri

Güney Bohol’un çikolata tepelerine giden yol, sanki yeryüzünün nabzını kucaklayarak ilerleyen bir masal patikası. Sabahın ilk ışıkları, adanın yeşil dokusuna ince bir kadife gibi serilirken, uzaktan beliren tepeler birer birer siluete dönüşüyor. Bazen bir çocuğun sahilde kumdan yaptığı oyun kaleleri gibi, bazen de zamanın yumuşattığı eski bir resmin kıvrımları gibi görünüyorlar. Güneş yükseldikçe kahverengiye çalan tonlar, tropik yağmurların ardından parıldayan toprak kokusuyla birleşip gezginlerin duyularını hem uyandırıyor hem de dinginliğe sürüklüyor. Rüzgâr tepelerin arasında dolaşırken bir tepenin sırtında dalıp giden ışığın diğerinde uyandığını görüyor ve adeta gökyüzüyle yeryüzünün tatlı bir müzakeresine tanıklık ediyoruz.
Bohol halkının bu tepelerle kurduğu ilişki de bir efsane, bir şarkı gibi. Kimi onları devlerin gözyaşları diye anlatıyor, kimi de yüzlerce yılın sabırla işlediği bir doğa heykeli olarak görüyor. Ne olursa olsun, tepeler adanın kalbinde yaşayan bir ritmi taşıyor. Bizler bu manzarayı izlerken zamanın ağırlaştığını, kendi iç sesimizin bile adımlarımızı yavaşlattığını fark ediyoruz. Ardından çikolata tepeleri bakırdan yapılmış bir senfoniye dönüşüyor. Gökyüzü pastel pembelerle yanarken, tepelerin üzerinden çekilen son ışık bizleri büyülemeye devam ediyor. O an, dünyanın hiç fark etmediğimiz dingin anlarını da seyrettiğimizi anlıyoruz. Ve tam da bu yüzden, çikolata tepelerini görmek doğanın sabırla yarattığı bu şiirin içinde kısa bir süreliğine bile olsa yaşamak demek. Bu manzara, gezgin ruhumuza derinden dokunan bir iz bırakıyor.  

Motosikletler ile Sonsuz Doğa: Şelaleler ve Teraslar
(Can-umantad Şelaleleri ve Doğanın Merdiveni Pirinç Taraçaları)

Güneş, Filipinler'in kıvrılan yolları arasından yükselirken, hafif ve tatlı rüzgârlar motosikletlerimizi ve tenimizi okşuyor. Motosikletle yapılan bu yolculuk Filipinliler için günlük yaşamın sade ve geleneksel bir ulaşımı haline gelmiş. Biz de yerel yaşamın bir parçası olmaktan kaçınmıyor aksine sahiplenmeyi daha çok deneyimlemeyi tercih ediyoruz. Tropik sabahın kokusu, ıslak toprak, tuzlu rüzgâr ve uzak bir yerden gelen mango çiçeği Filipinlilerle beraber yol boyunca bizi izliyor. Her viraj, adanın içlerindeki yeşilin başka bir tonunu sayfalarına sığdırmak isteyen görünmez bir sanatçının elinden çıkmış gibi. 

Can-umantad Şelaleleri’ne yaklaştıkça doğanın uğultusu yavaş yavaş belirginleşiyor. Sanki suyun sesi, içimize işleyen bir çağrı; zamanın hızını kesen, gözleri başka hiçbir detaya izin vermeyecek kadar büyülü bir yankı. Patikanın sonunda, aniden karşımıza çıkan o sedef beyazı şelale… Gökten düşen bir tül gibi ince, ama dokunduğu kayaları şekillendirecek kadar kararlı. Suyun buz gibi tazeliği ayak bileklerimize değdiğinde, bir anlığına uzak ülkelerde takip ettiğimiz tüm sesler, görüntüler, telaşlar susuveriyor. Can-umantad doğanın kendi nefes alma ritmi; insanı dinlendiren, yıkayan, yeniden kuran bir ritim… Etrafa saçılan ince damlalar, güneş ışığıyla birleşip küçük gökkuşakları yaratıyo sanki bir ressam, doğanın defterine renkli notlar düşüyormuş gibi. Doğanın defterine bizler de yazıyoruz adımızı; Can-umantad'ın sularında dinlenerek ve doğal havuzunda yüzerek.. 
Yola yeniden koyulduğumuzda motorun homurtusu, biraz önceki su sesinin hatırası üzerine ince bir nakış gibi işleniyor. Yükseklere tırmandıkça hava biraz serinleyecek ve manzara genişleyecek. Yollar kıvrıla kıvrıla pirinç teraslarının başladığı o büyülü coğrafyaya ulaşacak. Pirinç terasları, insan elinin doğayla kavgası değil, onunla kurduğu eski ve kadim bir anlaşmanın izi. Her bir basamak, yüzyıllardır sessizce çalışan ellerin, toprağı bir merdiven gibi göğe doğru kaldırma çabasının şiirsel bir satırı.
Motoru kenara bırakıp patikalarda yürürken, altımızdaki toprak, suyun aynasına dönüşmüş tarlaların arasında sessizce nefes alacak. Bir basamağın kenarında durup aşağıya baktığımızda, güneş pirinç yapraklarını altın bir dille aydınlatıyor ve hafif rüzgâr tarlaları usulca dalgalandırıyor. Bu dalgaların sesi denizden değil, topraktan geliyor; daha derin, daha köklü ve daha eski. Terasların kıvrımları gözle görünür bir ahenk oluşturuyor; sanki doğanın el yazısı yamaçlara işlenmiş gibi. Uzaktan baktığımızda her basamak, bir şairin mısrası gibi kendi bütünlüğünü koruyor, ama tüm yamaç birlikte okunduğunda bir destana dönüşüyor. 
Gün batımına doğru dönüş yoluna düştüğümüzde, motosikletin tekerlekleri tozlu yoldan geçerken, şelalenin serinliği hâlâ tenimizde, terasların huzuru hâlâ zihnimizde dolaşıyor. Filipinler, bu deneyimde bize gürültüsüz bir hakikati anlatacak: Doğa, insanın sadece baktığı değil, içine karıştığı bir resimdir. 

Palmiyelerin Gölgesinde Boracay:

Filipinler’in gerçek bir yeryüzü cenneti olan Boracay’ın kumsallarında deniz, kum ve güneşin tadını çıkarıyoruz. Hindistan cevizi ağaçlarıyla dolu yemyeşil ormanların çevrelediği kristal Boracay sularında yüzüyor ve palmiyelerin gölgesinde tropik kokteylerimizi yudumluyoruz. 
Boracay, sadece deniz ve kumsallardan ibaret de değil; adanın iç kısımlarında gizli bahçeler, tropik orman patikaları ve küçük göletler, doğanın özgün bir kompozisyonu gibi uzanır. Her ağaç, her çiçek, her kuş cıvıltısı ayrı bir hikaye anlatır. Adayı keşfederken, doğanın kendini saklamadan sunduğu bu görsel şölene de tanıklık edeceğiz. 

Tropik Adalarda 5* Lüks Sahil Otelleri: 

Filipinler'in el değmemiş kadife kumsalları ve tertemiz turkuaz denizini en özel ve en butik şekilde deneyimleme imkanı sunan 5* lüks otelleri siz değerli gezginlerimizin rahat ve konforuna sunuyoruz. Palawan’ın en kuzey ucu El Nido’da 5* otelimizin özel kumsalında adımlayıp deniz ortasında yükselen tepelerin ardında süzülen gün batımının tadını turkuaz sularda yüzerek çıkarıyor, sadece deniz ulaşımı ile varılması mümkün olan Boracay'ın efsane 5* otelinde ise tropik dinginliğin huzurunu yaşıyoruz.

İnci Nehri Ülkeleri: Hong Kong ve Macao:

Adalar ülkesi Filipinler'den ayrılıyor ve dış hat uçuş ile Güney Çin Denizi üzerinde süzülerek İnci Nehri deltasının görkemli ülkeleriyle buluşuyoruz. Çin'in farklı bir yüzünü tanıyacağımız iki ayrı ülke Hong Kong ve Macao tüm güzelliklerini cömertçe sunuyor bizlere. Çarpıcı ön cephe kilise mimarisiyle ülkenin ikonik yapısı Aziz Paul Harabelerini geziyor ardından Macao’daki en eski tapınaklardan biri olan, Çin deniz tanrıçası Mazu’ya adanmış A-Ma Tapınağını ziyaret ediyoruz. Ardından rengarenk mimarisiyle Senado Meydanı’nı adımlayıp Macao limanına varıyor ve feribot ile bu defa İnci Nehri Deltasının karşı yakasındaki ülkesi Hong Kong’a geçiyoruz.

Hong Kong gezimizde yine TÜRKİYE'DEN İLK KEZ ve SADECE MATİLDA'da Hong Kong’un tipik caddelerinden Quarry Bay’deki King’s Road üzerinde birbirine bağlı beş binadan oluşan gerek fotoğrafçılar gerekse pek çok ünlü filme ilham kaynağı ve çekim olan meşhur Hong Kong Canavar Binası’nı (Monster Building) geziyor, metrelerce yükseklikteki katların binlerce daireye karıştığı blokların içine girip Hong Kong’un 1960’lardan kalma sıkışık toplu konut konaklarının baş döndüren görünümlerini inanılmaz fotoğraf kareleriyle ölümsüzleştiriyoruz. Ardından sunaklar mabedi Wong Tai Sin Tapınağı, Chi Lin Rahibe Manastırı ve Nan Lian Bahçesi gezileri sonrası Hong Kong’un ünlü sokak lezzetlerine ev sahipliği yapan Temple Street gece pazarını ziyaret ediyoruz. Daha sonra Victoria limanına varıp geleneksel ahşap tekneye konuk oluyor ve ışıklar altında Hong Kong gece manzaralarının tadını içeceklerimizle çıkarıyoruz.

İlginizi Çekebilecek Diğer Geziler

Merkez Ofis

Merdivenköy Mah. Bora Sok. No:1 NİDAKULE Kat: 7
Göztepe/İstanbul
Telefon:          +90 216 468 88 30
Fax:                   +90 216 357 02 32
E-posta:           [email protected]
İzmir Ofis

Kültür Mah. Cumhuriyet Bul. No:137
Konak/İzmir
Telefon:          +90 232 232 45 32
E-posta:           [email protected]

E-Bülten