KAYIP ADA MADAGASKAR ve MAURİTİUS
Kayıp Kıta ve Afrika’dan Uzakta Bir Afrika

Gezi İçeriği ve Ayrıcalıkları:

Adını tüm dünyaya duyuran animasyon filmi "Madagaskar"ın gerçek kahramanlarıyla buluşmaya, okyanus ortasındaki kayıp kırmızı kıtayı keşfetmeye gidiyoruz. Her ülke ve her şehir gibi Madagaskar da özgün hikayesiyle bekliyor bizleri.. Milyonlarca yıllık jeolojik bir miras, başta dünya tatlısı lemurlar olmak üzere sadece Madasgkar'a özgü pek çok hayvan ve bitki türleri, dünyaca ünlü Baobab ağaçlarının gölgesinde uzanan toprak Afrika yolları, geleneksel ahşap teknelerle aşılan nehirler, saklı mağaralar, batık korsan gemileri, baş döndüren taş ormanları Madagaskar'da bizleri karşılarken, Hindistan cevizi ağaçlarının turkuaz renkli okyanus sularına karıştığı tropik ada ülkesi Mauritius'da TÜRKİYE'DEN İLK KEZ ve SADECE MATİLDA'DA sıra dışı bir keşif deneyimi de sizleri bekliyor. Gelin detaylarına beraber bakalım.. 

Gökyüzünden Düşen İllüzyon: Mauritius Su Altı Şelalesine Yolculuk

Evet yanlış duymadınız! TÜRKİYE’DEN İLK KEZ ve SADECE MATİLDA’DA tek kişilik deniz uçakları ile Mauritius’un Su Altı Şelalesi’ne yolculuk ediyor ve gökyüzünden düşen illüzyonu keşfediyoruz. Coğrafi olarak Madagaskar’ın yaklaşık 900 kilometre doğusunda yer alan volkanik ada ülkesi Mauritius, yalnızca bembeyaz kumsalları, şeker kamışı tarlaları ve mercan resifleriyle değil, aynı zamanda dünyanın en büyüleyici doğa illüzyonlarından biriyle tanınıyor: Su altı Şelalesi. Bu doğa harikasını görmek içinse en etkileyici yol, kuşkusuz tek kişilik deniz uçağı ile yapılan kısa unutulmaz bir uçuş. Gökyüzü ile okyanus ortasındaki bu sıra dışı deneyimi yaşamak üzere sabah erken saatlerde, Mauritius’un batı kıyısındaki Le Morne Brabant Yarımadası’na varıyoruz. Pilotlar önce küçük uçakları sığ sulara doğru yönlendiriyor ve motorların hafif uğultusu sabah sessizliğini nazikçe deliyor. Bizler tek kişilik uçaklara biniyor ve iki deniz uçağı senkronize ve tam bir uyum içinde yan yana havalanarak uçmaya başlıyor ve her bir deniz uçağında bulunan siz değerli misafirlerimizin uçuş boyunca teknik imkanlarla aranızda iletişim kurmanız da mümkün! Havalanan deniz uçağımız, okyanusun üzerinden süzülürken adanın tüm jeolojik tarihini gökyüzünden okuyoruz. 

Uçağımız yükseldikçe, rüzgârın sesiyle birlikte iç sessizliğimiz de başlıyor ve Mauritius renklerine karışıyoruz. Mauritius’un sahil şeridi bir turkuaz mozaik gibi açılıyor; kıyıya yakın sular açık mavi, resif sınırları koyu yeşil, derin okyanussa neredeyse laciverte bürünüyor. Her şeyin üstünde olmanın o garip dinginliği ve heyecanını yaşıyoruz. Gökyüzüyle denizin birleştiği çizgi artık bir hayal gibi olmaya başlıyor ve tam o anda, pilotumuz işaret ediyor: “Su Altı Şelalesi işte orada..!”. 

İlk başta gözlerimiz yanılıyor sanıyoruz ana hayır gerçekten görüyoruz: yukarıdan bakınca deniz gerçekten aşağıya doğru akıyor ve sanki okyanus derinliklerine devasa bir şelale dökülüyor. Sular, yavaşça aşağıya çekiliyormuş gibi görünüyor.. Kısa süre sonra Le Morne’nin batı ucuna geldiğimizde başlayan bu büyülü ama gerçek rüyadan uyanıyoruz. Bu bir yanılsama! Kum ve tortuların okyanus akıntısıyla yer değiştirmesi sonucu oluşan bir doğa illüzyonu. Yeryüzünün, suyun ve ışığın birbirine anlattığı bir sır. Ama o an, gerçeğin hiçbir önemi kalmıyor. Sıra dışı kaşifler olan bizler doğanın, burada hayal ile hakikati birbirine karıştıracak kadar usta bir ressam olduğunu biliyoruz. Bu illüzyonun hemen üzerinde yükselen UNESCO Dünya Mirası Le Morne Brabant Dağı’nı da izliyoruz. 18. ve 19. Yüzyıllarda kölelikten kaçan Afrikalıların ve Madagaskarlıların sığınak yeri olan Le Morne Brabant zamanla “Özgürlüğün Dağı” olarak da anılmaya başlıyor. Bugün, şelaleye tepeden bakan bu kaya kütlesi, sadece coğrafi değil, sembolik olarak da güçlü bir varlık: Doğanın, tarih kadar derin ve dramatik katmanlara sahip olduğunun sessiz bir hatırlatıcısı. 

Uçağımız, yavaşça rotasını Le Morne sahiline çeviriyor ve motor sesi hafifleyip kanatlarımız suya dokunur. Pervane durduğunda, yalnızca dalgaların sesi kalıyor. Coğrafyanın, tarihin ve doğa illüzyonlarının birbirine karıştığı bu sıra dışı deneyim sonrası uçaklarımızdan iniyoruz. Kıyıya vardığımızda, rüzgârın tuzlu nefesiyle birlikte fark ediyoruz: dünyada bazı yerler vardır ki, onları yalnızca görmek değil, üstlerinden geçmek gerekir. Mauritius’un su altı şelalesi de işte onlardan biri: Gerçek ile hayalin, bilgi ile büyünün, gökyüzü ile okyanusun birleştiği yer…

Lemur Safarileri ve Kanolarla Manambolo: 

Rotamız Manambolo Boğazı. Madagaskar maceramız bu sefer kanolarla devam ediyor. Yerel ekibimizle Manambolo boğazına açılıyor; gizemli adanın ıssız mağaraları ve antik Vazimba kabilesinin esrarengiz mezarları arasında kırmızı kıtanın kapılarını aralıyoruz. Ardından Tsingy küçük taş ormanına yol alıyor ve Madagaskar’ın dünya tatlısı lemur türlerinin izini sürüyoruz. Diğer bir Lemur safarimiz ise Madagaskar’ın en büyük lemur ailesine ev sahipliği yapan Analamazotra milli parkında sürüyor. Meşhur lemur türlerini hayranlıkla izliyor ve aralarında vakit geçirerek unutulmayacak anları çarpıcı fotoğraf kareleriyle ölümsüzleştiriyoruz.

Tsingy Taş Ormanları:

Madagaskar’ın en sıra dışı doğa harikalarından Tsingy taş ormanları bizleri bekliyor. Dünyanın en ilginç jeolojik oluşumlarından olan ulusal parkta nefes kesen kaya oluşumlarının derinliklerine yol alıyor ve asma köprüler üzerinde macera dolu bir yolculuğa çıkıyoruz.

Ahşap Sallar ile Tsiribihina Nehri:

Tsimafana kasabasına yol alıyor ve önce geleneksel ahşap sallarla Tsiribihina nehrini geçerek Belo sur Tsiribihina’ya ardından feribot yolculuğuyla Bekopaka’ya varıyoruz. 

Sakalava Yolu ve Baobab Ağaçları:

Madagaskar’ın dünyaca ünlü baobab ağaçlarını görmek üzere Baobab Yolu’na hareket ediyoruz. Sakalava’da ki sekiz yüz yıllık kutsal baobab ağacıyla başlayan gezimizi dünyanın en ilginç fotoğraf karelerine ev sahipliği yapacak baobab alley ile sürdürüyoruz. 

Andasibe Milli Parkı:

Madagaskar vahşi yaşamının en zengin türleriyle ünlü Andasibe milli parkına varıyor ve dünyaca ünlü Madagaskar filminin nerdeyse tüm karakterlerine doğal ortamlarında canlı olarak yakından görme imkanı buluyoruz.

UNESCO Mirası Ambohimanga:

Ambohimanga kraliyet tepesine yol alıyoruz. Malgaş halkının kültürel kimliğinin önemli bir parçası olan tarihi yerleşim, beş asırdır adanın en özel dini ritüellerine ev sahipliği yapmakla beraber ülkenin manevi ve kutsal karakterini koruyan önemli bir yapı olarak dikkat çekiyor. Madagaskar krallığının dini başkenti ve kutsal kasabası olan UNESCO Mirası Kraliyet Tepesi’nin kutsal havuzlarından kurban taşlarına, heybetli ağaçlarından kraliyet mezarlarına çok sayıda kutsal yer ve arkeolojik kalıntıları arasında adımlıyor, Madagaskar’ın kültürel ve manevi geleneklerinin izini sürüyoruz.

Başkent Antananarivo:

Tana olarak da anılan başkentin eski merkezini keşfe çıkıyoruz. Renkli Digue pazarı da göreceğimiz yerler arasında.

Tropik Cennet Mauritius:

Kayıp Ada Madagaskar'dan tropik cennet Mauritius'a yolculuk ediyoruz. Hindistan cevizi ağaçlarının turkuaz renkli okyanus sularına karıştığı huzur cennetinde deniz, kum ve güneşin tadını çıkarıyor, Hinduların kutsal gölü Grand Bassin’e yol alıp göl çevresindeki tapınakları ziyaret ediyor ve Hindu kültürünü keşfederken çevrenin huzur ve dinliğinin keyfini sürüyoruz. Yedi renkli kumulun jeolojik harikasına tanıklık edeceğimiz Chamarel’e varıyor, büyüleyici güzellikteki doğal oluşumun yanında Mauritius’un en ünlü şelalesi olan Chamarel çavlanını da görüyoruz.