FAROE ADALARI
Vaat Edilmiş Azizler Ülkesi (Çim Çatılı Mimari Konaklama)

Gezi İçeriği ve Ayrıcalıkları:

Orta Çağ'da İrlandalı keşişlerin Atlantik ötesi yolculuk hikayeleri meşhurdu. Roma İmparatorluğu'nun gerilemesi ve çöküşünden sonra İrlandalı rahipler, özellikle 5. ve 6. yüzyıllarda Hristiyan uygarlığını Kuzey Avrupa'da koruyarak, İrlanda'yı onun güçlü bir kültürel merkezi haline getirmişti. Bu ilahi ve manevi misyon, keşişlere Kuzey Atlantik'e çıkma cesareti de getirdi. İşte Faroe Adaları'nın gizemli öyküsü de başlıyordu. 

Keşfe meraklı İrlandalı Orta Çağ keşişleri arasında kuşkusuz en efsanevi olanı Aziz Brendan'dı. 5. yüzyılın bu kaşif rahibi matematik, astronomi ve coğrafyaya meraklıydı. Bu ilimlerdeki başarılarının yanında kurduğu manastırda baş rahiplik yapıyordu. Efsaneye göre keşfe olan merakı ve ilahi aşkıyla "Vaat Edilmiş Azizler Toprakları"nı bulmak için yola çıkmaya karar verdi. Kendisi ve beraberindeki 17 keşiş, dikilmiş öküz derileriyle kaplı ahşap bir tekne ile batıya doğru yelken açtı. Rotaları, Kuzey Atlantik idi. Yıllar süren yolculuklarının kronolojisi önce sözlü korundu, ardından bir seyahat günlüğü olarak kaleme alındı. Bilinen en eski anlatım, bir Latin destanı olan Navigatio Sancti Brendani'dir (Başrahip Aziz Brendan'ın Yolculuğu). 

Zamanla, birbirini izleyen keşişler onun hayat hikayesine kendi dokunuşlarını eklemiş olsalar da tarihçiler arasında hikayenin özünün doğru olduğuna ve Aziz Brendan'ın Atlantik boyunca yaptığı yolculuklara dair hiçbir şüphe yok. Bizler içinse bunun en güzel örneği Faroe Adaları'nın ıssız koyu Brandansvik, yani Brendan Körfezi...

Aziz Brendan'ın seyahat günlüğünde "Vaat Edilmiş Azizler Ülkesi"ni sisler ardında bırakıp ayrıldığı yazıyor. Biz yeni kaşiflere ise bu gizemli coğrafyayı keşfetmek ve sisler ardındaki vaat edilmiş azizler ülkesinin sır perdelerini aralamak düşüyor. Siz değerli gezginlerimizi bu destanın bir parçası olmaya, bir tekne ile değil ama Atlantic Airways ile Kuzey Atlantik'i aşıp okyanus ortasındaki bu ıssız cenneti keşfetmeye davet ediyoruz. 

Çim Çatılı Mimari Konaklama (SADECE MATİLDA'DA):

Gözlerinizi kapatın ve zihininizde şöyle bir coğrafya canlandırın. Okyanus ortasında yükselen ada toprakları.. Heybetli kaya duvarları ucunda deniz fenerleri..  Ilık rüzgarların süzüldüğü vadiler ve alabildiğine yeşil çayırlar üzerinde tarih boyu değişmeden akıp gelen geleneksel kır yaşamı. Ve nice yaşam öyküsüne ev sahipliği yapan tipik çim çatılı evler.. Soğuk havalarda bir yuva sıcaklığı sağlayan bu mimari Kuzey Avrupa'da demir çağından beri süregeliyor ancak Faroe Adaları'ndaki bu Nordik stil adanın pastoral güzellikleri ortasında görenleri büyülemeye devam ediyor. Bizlerde konaklamamızı çim çatılı mimaride gerçekleştirip bu deneyimin gerçek bir parçası olmayı unutmuyoruz. 

Kutup Martılarının İzinde Mykines Adası:

Kuzey Atlantik Okyanusunda sıra dışı bir deneyimi yaşamak üzere Sorvagur limanına varıyoruz. Buradan tekneler ile okyanus sularına açılıyor ve Mykines adasına doğru yanaşıyoruz. Çok geçmeden kutup martıları üzerimizde uçmaya başlıyor. Rıhtıma varışımızla beraber adaya ayak basıyor ve her köşesi binlerce kutup martısıyla dolu adada foto safari yapıp yemyeşil çayırları süsleyen dünya tatlısı kutup martıları arasında anılarımızı ölümsüzleştiriyoruz.

Kallur Deniz Feneri ve Mikladur'un Fok Kadını  

Borooy adasına doğru yol alıyor ve Klaksvik kasabasına varıp buradan feribot ile hareketle Kalsoy adasına yolculuk ediyoruz. Dünyanın en ıssız köşelerinden sayılan Kalsoy’da yerel ve deneyimli ekibimiz ile adadaki vadileri birbirine bağlayan dar ve karanlık tünellerden geçerek Trollanes köyüne varıyoruz. Varışımızla beraber baş döndüren bir keşif yolcuğuna hazırlanıyor ve adanın en ucundaki Kallur Deniz Feneri’ne doğru yürüyüşe geçiyoruz. Yavaş tempo yapacağımız bu yürüyüşte Faroe Adaları’nın en ikonik manzaralarına tanıklık ediyor ve dünyanın en yalnız deniz fenerini ziyaret ediyoruz. Uçurumun kenarına dikilen bu yalnız mimariye ulaştığımızda doğadaki en farklı deneyimlerden birini yaşadığımızı tüm hücrelerimizde hissediyor, dikey olarak açık okyanusa ve komşu adalara uzanan Borgarin kaya duvarının nefes kesen manzarasının keyfini sürüyoruz. Ardından Trollanes’e dönüyor ve buradan Mikladalur köyüne geçiyoruz. Sakin köy yaşamının tadını çıkaracağımız Mikladur’da kıyıya inen merdivenleri adımlıyor ve meşhur Fok Kadını Heykeli’ni görüp İskandinav mitolojisine kulak veriyoruz. 

Kuzey Atlantik Senfonisi: Gjogv Vadisi

Faroe Adaları içerisindeki bir başka gezi rotamız Eysturoy Adası. Aracımızla ılık rüzgarların usulca dövdüğü dağ etekleri ve kıyıya çarpan dalgaların senfonik sesleri eşliğinde Gjogv vadisine varıyoruz. Görünürde başka bir yerleşimin bulunmadığı derin bir vadinin ucunda yer alan Gjogv adını da bu güzel vadiden alıyor. Köyün denizle dolu boğazı doğal liman olarak kullanılıyor. Yüzyıllar boyunca köylülerin bu doğal vadiyi tekneler için iniş alanı olarak kullandığı kıyıya inmek üzere boğaza kadar uzanan merdivenleri adımlıyor ve burada durup ıssızlığın ortasındaki deniz sesinin keyfini çıkarıyoruz. 

Yüze Çağlayan Taneler: Fossa Şelaleleri

Bu kez Streymoy adasına yol alıyor ve yemyeşil çimenlerin arasında masal diyarını andıran adanın tipik mimarisi çim çatılı evleri görüp dudak uçuklatan güzellikte gizli gelgit lagünün inanılmaz manzarasıyla karşılaşıyoruz. Daha sonra adanın bakımlı yollarından sessizce ayrılıp bir başka doğa harikasının izini sürmek üzere Fossa şelalelerine varıyoruz. Zümrüt renkli tepeliklerin zirvesinden iki kademe halinde çağlayan suyun yanında duruyor ve yüzümüze çarpan tanelerin her zerresinde doğanın bu büyülü ritüelinin tadını çıkarıyoruz.

Doğanın Mucizesi Tjornovik ve Okyanus Lezzetleri:

Doğayı yeniden ele geçireceğiniz hissi yaratan Tjornovik kasabasını geziyoruz. Deniz kenarında kurulu köyde elbette adanın okyanus kokulu deniz ürünlerinin tadını çıkaracağız. Yemek sonrası ünlü Vagar Adası bizleri bekliyor. Nefes kesen kıyı şeridinde ilerleyerek Bour köyüne varıyoruz. Bu kez karşılaşacağımız manzara ise bambaşka bir dünya. Bu kez Tindholmur adacığının ünlü deniz kemeri Drangarnir’in muhteşem manzarasının tadını çıkaracağız. Pastoral yolculuğumuzdaki son durağımız ise adanın en ucundan okyanusa dökülen Mulafossur şelaleleri. 

Toshavn ve Reyni'nin Siyaha Boyalı Evleri:

Toshavn’da bizi bin yıldan fazla bir zamana götürecek kültür ve tarih keşfine çıkıyoruz. Faroelilerin atalarından bu yana ada meselelerini tartışmak üzere bir araya geldiği Tinganes yarımadası tarihi yapıları ve yine çim çatılı devlet binaları, vaat edilmiş azizler ülkesinin efsanevi sembolü Torshavn Katedrali, Skansin Kalesi ve siyaha boyalı evlerin süslediği eski kent Reyni’nin dar sokakları göreceğimiz yerler arasında. Tur sonrası bu kez eski şehrin çim çatılı mekanında keyifli bir akşam yemeği alıyoruz.